Search on this blog

Search on this blog

Otoimmün Hastalıklar

Bağışıklık sisteminin aşırı hassasiyeti söz konusudur. İşlenmiş gıdayla beslenmek, yapay, katkı ve koruyucu madde içeren yiyeceklerle bağırsak mikrobiyomunun yapısının değişmesi, yaşamımızdaki stres, uyku bozukluğu, egzersiz eksikliği, kronik stresin bağırsak mikrobiyomuna etkisi ve bağırsağın sızdıran hale dönüşmesi kişide sıklıkla immüno-genetik köken taşıyan bir otoimmün hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir.

Otoimmün hastalıklarda çoğunlukla, salgı bezleri hedef olarak alınır.

Toksinler özellikle yağda erir maddelerdir, bu yüzden, en çok salgı bezleri ve yağlı dokuları (beyin ve sinir kılıfları çok yağlı) hedef olarak alır.
Hashimoto tiroiditi, çölyak, egzema, Romatoid Artirit, Ankilozan Spondilit, Lupus, rosasea, allerjiler, diabet, vitiligo, Multipl Skleroz, Parkinson hastalığı, ülseratif kolit, Chron, skleroderma, gezici eklem ağrıları yerinin değişebilmesi, bazen gezici olması, şiddetinin değişmesi beraberinde baş ağrısı, sisli beyin, depresyon, kronik yorgunluk olması otoimmün hastalıklarda görülmektedir.
Fonksiyonel tıp bakış açısıyla yaklaşıldığında, hastalık sürecinde iyi bir sonuca ulaşabilmek için; kronik hastalıkların, otoimmünitenin kökeninde yatan beslenme, bağırsak sağlığı, egzersiz, inflamasyon, stres, sosyal ilişkiler, uyku, genetik, ilaçlar, toksinler her biri detaylı olarak ele alınır ve sorunların çözümlenmesi yönünde yaşam şekli düzenlemeleri, beslenme ve kan-idrar tetkiklerinin sonuçlarına göre ihtiyaç duyulan takviyelerin düzenlenmesi ile süreç başlar.
Otoimmünitede, lenfositler bizim vücudumuza ait bir protein parçayı yabancı olarak algılar ve o dokuya karşı saldırı geliştirir. B lenfositlerin o dokuyu öğrenmiş gibi saldırısı veya T lenfositlerin saldırısı ile hasar gelişebilir. Bütün otoimmün hastalıklarda aslında yaklaşım benzerdir. Otoimmün ataklarda belli yerler saldırı için seçilir, doğru yaşam tercihleri ile biz saldırının şiddetini değiştirme şansına sahibiz, bazende saldırıyı susturabiliriz. Sağlıklı yaşam koşullarını yitirdiğimizde bu saldırı başlayacaktır.

Beslenme çok önemlidir.

Beslenme çok önemlidir, bağırsaklarımız bazı yiyecekleri antijenik, yani alerjik olarak tanımlar ve ona karşı reaksiyon verir. Gluten, inek sütü, şeker, tatlandırıcılar, mayalı ürünler, kabuklu deniz hayvanları, şarap, yer fıstığı gibi ürünler reaksiyonu şiddetlendirebilir.
Küçük ve genç yaşlarımızda bizleri rahatsız etmeyen pek çok gıda zamanla bağırsaklarımızın zarar görmesi ve sızdıran hale gelmesi sonucunda;
  • lokal reaksiyon yaratarak şişkinlik, gaz ve karın ağrısına neden olabilir,
  • bağırsakta yerleşmiş olan bağışıklık hücrelerine zarar vererek, bağışıklık sistemini zayıflatabilir
  • diğer yandan yabancı maddeler, bakteri hücre zarları, katkı maddeleri, boyar maddeler gibi maddeler bağırsaktan doku aralıklarına sızarak hem vagus sinirini etkileyerek huzursuzluk, kaygı artışı, sisli beyin gibi durumlar yaratabilir ve/veya da kan damarlarına geçip kendine hedef seçtiği yerlere gidip o bölgede yabancı cisim reaksiyonu yaratarak (örn. Hashimoto Tiroiditi, Romatoid Artirit …v.b.) otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasına neden olurlar.
Düzeltme yaklaşımı kişiye özeldir. Kişinin yaşadığı duruma özel düzenleme ile yaşam tarzı düzenlemeleri, stres yönetimi, beslenmesi, takviyeleri, vitamin, mineral, amino asitleri, pre ve probiyotikleri ile bağırsak kök hücre aktivitesinin sağlıklı bir şekilde onarılması ve otoimmüniteye neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması sağlanır.
Fonksiyonel tıp bakış açısıyla otoimmün hastalıklara yaklaşıldığında örneğin kökende yatan; beslenme, egzersiz, inflamasyon, sosyal ilişkiler, stres, uyku, genetik, mikrobiyota, besinsel eksiklikler, ilaçlar, toksinler gibi sorunların neden olduğu durumların;
  • stres yönetimi
  • beslenmenin düzenlenmesi
  • metabolizmanın düzenlenmesi
  • bağırsak sağlığı ve sindirimin düzenlenmesi, karın şişlikleri ve hazımsızlığın ortadan kaldırılması, mikrobiyom sağlığının oluşturulması için uygun pre ve probiyotiklerin kullanılması
  • hormonların düzenlenmesi
  • kronik inflamasyonun, vücutta devam eden yangının ortadan kaldırılması
  • detoksifikasyonun sağlanması
  • dikkat eksikliği ve beyin sisinin ortadan kaldırılması

gerçekleştirilir.

Bu nedenle ilk görüşme yaklaşık 1,5 saat (90 dakika) kadar sürmektedir. Yaklaşım tamamen kişiye özeldir, her kişinin yaşamı ayrı ayrı ve tüm sağlık koşulları ile incelenerek yaklaşım şekli bu bilgiler ışığında oluşturulur.
Prof.Dr. Pelin Arıbal Ayral

Fonksiyonel tıp bakış açısıyla yaklaşıldığında, hastalık sürecinde iyi bir sonuca ulaşabilmek için; kronik hastalıkların, otoimmünitenin kökeninde yatan beslenme, bağırsak sağlığı, egzersiz, inflamasyon, stres, sosyal ilişkiler, uyku, genetik, ilaçlar, toksinler her biri detaylı olarak ele alınır ve sorunların çözümlenmesi yönünde yaşam şekli düzenlemeleri, beslenme ve kan-idrar tetkiklerinin sonuçlarına göre ihtiyaç duyulan takviyelerin düzenlenmesi ile süreç başlar.