Hormon Replasman Tedavisi
Menopoz, bir kadının yumurtalıklarının östrojen ve progesteron üretimini doğal olarak azaltması sonucu adet döngülerinin kalıcı olarak sona ermesidir. En basit tanımla: 12 ay boyunca hiç adet görülmemesi durumuna menopoz denir. Farklılıklar olmakla beraber, genellikle 45–55 yaş aralığında ortaya çıkar.
Menapoz öncesi ve sonrasında hormon takviyesi (replasmanı) denildiğinde ne anlamalıyız? Bu hangi amaçla veriliyor? Hangi hormonların replasmanı kastediliyor?
Adet gören kadınların menopoza yaklaşırken yaşadıkları fizyolojik aşamaya perimenapoz denir. Perimenapozal ve menapozal dönemde kadınların tabiata uygun bir hormon tedavisi alması gerekmektedir. Bu tedavi alınmadığı takdirde kadınlarda; kemik erimesi, kas kaybı, damar sertliği, hafıza sorunları, hızlı cilt yaşlanması, vajinal kuruluk, idrar kaçırma, kilo alma, uyku sorunları, depresyon gibi pek çok sorun ortaya çıkması muhtemeldir.
Menapozal hormon replasman tedavisi sayesinde kadınlarda, beyin hücrelerinin korunumu ile Azheimer riskinin azalması, kalp-damar sistemi hastalıklarının azalması, kadınlarda ileri yaşta yaklaşık % 33 ölüm sebebini oluşturan kalça kemiği kırığı riskinin azalması, cilt yaşlanmasının yavaşlaması, kolon ve meme kanserlerinin riskinin azalması, idrar kaçırma ve cinsel işlev fonksiyon bozukluklarının azalması gibi pek çok olumlu etki görülecektir. Diğer yandan yıllarca süren ve yaşam kalitesini bozan o sıcak basması ve gece terlemeleri de yok denecek kadar ortadan kalkacaktır.
Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH) WHI (Women’s Health Initiative) çalışması, 40 ayrı merkezde 27.327 kadının dahil edilerek 1998 yılında başladı, 8,5 yıl sürmesi planlanmıştı, 5. yılda ne yazık ki erken sonlandırılan Çalışmada menopoz sonrası eksilen hormonların, yani estrojen ve progesteronun yerine konması ile, menopoz sonrası kadınlarda hızla arttığını bildiğimiz kalp hastalığı, kemik erimesi, bunama gibi sorunların önlenmesi amaçlanıyordu.
Klasik hormon replasman tedavileri memeler üzerine uyarıcı etki gösterir. Fonksiyonel tıp bakış açısında, transdermal (cilt üzerine) uygulamalar tercih edilir, daha güvenilirdir. Ayrıca ağızdan kullanılan hormon hapları pıhtılaşmayı uyarırken, ciltten kullanılan hormon jellerinde bu tehlike ortaya çıkmamaktadır. Ancak, meme kanseri öyküsü olan hastalarda biyoeşdeğer hormon tedavisi önerilmemektedir.
Perimenapozal Dönemde Östrojen Baskınlığı ve Hormon Replasman Tedavisi
- 35-47 yaş arası kadınlarda, perimenapoz döneminde, östrojen azalmaya baslar ama progesteron daha önce azalır, o yüzden bu dönemde rölatif olarak östrojen dominansı ortaya çıkar, bu durumda östrojenin yaptığı hücresel çoğalmayı arttırıcı etkisi progesteron tarafından engellenememeye başlar, bu dönem o yüzden meme kanseri riskinin artabildiği dönemdir.
Meme kanseri östrojen dominansı tablosunun en tehlikeli sonuçlarındandır.
Meme kanserini önlemek için östrojen baskınlığı dönemi engellenmelidir. Bu durumda yapılabilecek en etkin yaklaşım hormon replasman tedavisinin yapılmasıdır. Ayrıca, diğer hormonlardan östrojen oluşumunu engelleyen bazı aromataz enzimi baskılayıcılarından da yararlanılabilir.
Östrojen dominansında neler olur?
- Düzensiz adetler
- Ağır kanamalar
- Anksiyete, sinirlilik
- Mizaç gel-gitleri (depresyon)
- Ruh hali bozuklukları
- Uyku bozuklukları
- Tiroid hormon düzensizlikleri (Hashimoto zeminini hazırlar)
- Kemik kaybı
- Adet öncesi sendrom bulguları (şişkinlik, ödem)
- Memede gerginlik
- Fibrokistik hastalık
- Kilo alma/verememe
- Myomlar
- Fibromyalji
- Uterus ve meme kanseri için artmış risk
Menapoza girerken PROGESTERON ÖSTROJENDEN DAHA ERKEN AZALMAYA BAŞLAR.
Östrojen düzeyinin azalmasıyla; sıcak basması, gece terlemeleri, beyin sisi ve ruh hali değişiklikleri, vajinal kuruluk, kalp çarpıntısı, uyku problemleri (uykuyu sağlayan nörotransmitterleri etkiler), idrar yolu enfeksiyonları ve idrar kaçırma artar, östrojenin anti enflamatuvar etkisi azalınca eklem ve kas ağrıları artar, baş ağrıları veya migren ataklarında değişiklikler, cilt ve saç değişiklikleri, kırışıklıklarda artış ortaya çıkar. Östrojen, kollajeni destekler, mükopolisakkarit ve hyalüronik asitinde desteklenmesini sağlar. Kollajen artışı omurgadaki disklerde kırılmaları engeller ve dolayısı ile bu dönemde östrojen azalması bu konularda da gerilemeye neden olur.
Progesteronun azalmasıyla; adet düzensizlikleri, yoğun-uzun adet kanamaları, kısalmış adet döngüsü, adet öncesi belirtilerinin şiddetlenmesi, uyku problemleri, anksiyete, sinirlilik, depresif ruh hali, motivasyon kaybı, baş ağrısı, migren atakları, beyin sisi, odaklanma güçlüğü, unutkanlık ve hafıza problemleri, vücutta sıvı tutulması ve ödem, bel ve karın çevresi yağlanma, kilo vermede zorlanma, sinir iletiminin yavaşlaması, sinir hasarının iyileşmesinin güçleşmesi gibi belirtiler ortaya çıkar.
Testosteronunda yine bu dönemde yumurtalıklardan salınımı azalır; Kadınlarda; cinsel istek, libido, yaşam sevinci, kas kütlesi, fiziksel dayanıklılık, enerji ve motivasyon, sportif performans, ruh hali stabilitesi, kemik yoğunluğu, bilişsel işlevler, dikkat, hafıza, problem çözme yeteneği azalır. Yine eksikliğinde; kas-eklem ağrıları artar, depresyon, saç dökülmesi, cilt elastiyetinde kayıp ortaya çıkabilir ve yağlanma artar.
Hormon replasmanı perimenapoz ve menapoz döneminde farklı olmakla birlikte bu hormonların kullanımı ile yapılmaktadır. Mutlaka ve mutlaka bir hekim danışmanlığında yapılmalıdır.
Hormon replasmanı ile kilo alır mıyım?
- Menapoza yaklaşırken önce progesteron ardından da dalgalanmalar yaparak östrojen düzeyimiz düşüyor.
- Östrojen düzeyimiz düşerken beraberinde seratonin yapımında azalma olduğunu da görüyoruz.
- Seratonin mutluluk ve tokluk hormonu olduğu için kadınlar mutsuz ve aç hissediyorlar.
- Östrojenlerin hem enerji dengesinde rol oynayan metabolik süreçleri düzenleyerek hem de inflamasyonu azaltarak insülin direncinin gelişmesini önleyebilmede rolü vardır.
- Çalışmalarda menopoz sonrası östrojen seviyeleri düştüğünde, bel ve göbek çevresinde yağlanmanın arttığı gösterilmiştir.
- Hormon replasman tedavisinin kalp/beyin/kemik ve cilt açısından koruyucu etkisinden daha önce bahsetmiştik.
- Hormon replasman tedavisi kullananlarda kalp damar sistemi komplikasyonlarının azlığı ile karında ve bel çevresi yağlanmanın artmadığı gösterilmiştir.
Meme Kanserinde Risk Faktörleri ve DUTCH testi
Meme kanserinde risk faktörlerinden ve daha meme kanseri gelişmeden meme kanseri riskini gösterebilecek çok önemli bir testten bahsetmek istiyorum. Meme kanseri için bilinen başlıca risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz
- Değiştirilemeyen riskler (biyolojik / genetik)
- Öncelikle büyük oranda kadınlarda görülse de, erkeklerde de nadir olarak görülmektedir.
- 50 yaş sonrası risk belirgin artar
- Anne/kız kardeş/teyze gibi 1. derece akrabada meme veya over kanseri olması
- Genetik mutasyonlar (BRCA1/2, PALB2, CHEK2, TP53 vb.)
- Daha önce meme kanseri veya yüksek riskli lezyon öyküsü
- Erken adet ve geç menopoz
- Hiç doğum yapmamış olmak veya ilk doğumun 30 yaş üstünde olması
- Yoğun meme dokusu
- Geçirilmiş göğüs radyoterapisi
- Hormonal ve metabolik faktörler
- Obezite – özellikle postmenopozal dönemde
- Metabolik sendrom / insülin direnci / hiperinsülinemi
- Gece vardiyası çalışanlar – melatonin baskılanması
- Yaşam tarzı & çevresel riskler
- Alkol kullanımı
- Fiziksel inaktivite
- Yüksek yağlı / işlenmiş gıda ağırlıklı beslenme
- Sigara (özellikle genç yaşta başlamışsa)
- Endokrin bozucu kimyasallara maruziyet (BPA, ftalat, pestisit vb.)
- Düşük D vitamini düzeyi
- Yetersiz antioksidan alımı
Evet ve şimdi de meme kanseri olmadan artmış meme kanseri olma ihtimalini gösteren bir testden bahsetmek istiyorum.
Testin adı Dutch testi, “kurutulmuş idrarda kapsamlı hormon incelemesi”dir.
Amerika’ya yollayarak yaptırıyoruz ve gelen raporun yorumlamasına danışanımıza detaylı olarak yapıyoruz.
Böylece herhangi bir yaştaki kadında meme kanseri riskini oluşturan en önemli faktörlerden birini daha kanser gelişmeden görebiliyoruz ve bu bize önlem alma şansı tanıyor.
Östrojenin 3 metaboliti var, bunlar, 2-hidroksiestron (2-OHE1 ), 4-hidroksestron (4-OHE1 ) ve 16-hidroksestron (16-OHE1 ) olmak üzere üç ayrı geri dönüşümsüz yol ile metabolize edilir
Kişi idrar örneklerini, bir gün belirli aralıklarla, bir kurutma kağıdına emdirdikten sonra kağıtları kurutup muhafaza ederek yolluyor ve Amerika’ya giden örnekler bu konuda en ileri laboratuvarlarda çalışılıyor. Test sonucunda eğer örneğin kanser oluşumuna neden olabilecek 4-0Hestron düzeyleri yüksekse, bunu iyi metabolit olan 2 -OHestron yoluna çevirmek için neler yapabileceğimizi belirliyoruz ve tüm test raporunu danışanımıza yorumluyoruz.
Bu test aynı zamanda Menapozal hormon replasmanı yapılan kadınlarda, hormonun istediğimiz düzeylerde olduğunu belirlememizi de sağlıyor, durumun sağlamasını yapıp güvenli sınırlarda olduğumuzu görebiliyoruz
Menapoz öncesi dönemde hormonlarda dalgalanma olurken risk artışı var mı onu da görmemizi sağlıyor.
DUTCH Seks Hormon ve Metabolitleri Profilinin yanında, HPA-Adrenal Stres Profili, DNA hasarı, metilasyon fonksiyonu ve İdrarda Organik Asitler değerlendirmek ve gerekiyorsa düzenlemek amacıyla da kullanılmaktadır.
Dolayısı ile Dutch testi çok özel bir test henüz meme kanseri gelişmeden artmış kanser riskinin gösterilmesini sağlıyor.
Ama tabi erken tanı yöntemi mamografi ve meme USG gibi yöntemleri de hep hatırımızda bulundurmalıyız.
Prof.Dr. Pelin Arıbal Ayral
Perimenapoz ve menapoz döneminizi en rahat ve sağlıklı şekilde yaşamak için, bu dönemde vücudunuzda ortaya çıkan düzensizlikleri düzeltmek için, yaşam tarzı düzenlemeleri, beslenme, bitkisel destekler, takviyeler ve hormon replasmanı düzenlemelerini gelin birlikte oluşturalım.